GüncelMakaleler

MAKALE | Egemenlerin savaş aracı olarak: Paramiliter güçler 

"Tarih boyunca örgütlenen paramiliter çeteler “devletten çok devletçi” ancak devletin kullandığı mendil olmaktan öteye gidememiştir. Örgütlü bir direniş karşısında tarihin çöplüğünden öte bir yere de gidemeyecektir"

Paramiliter kelime anlamıyla askeri niteliği olup bizzat devletin ordusuna bağlı olmayan devlet tarafından silahlandırılmış yapılar olarak tanımlanmaktadır. TC devletinin kuruluşundan bu yana devlet politikası olarak kullanılan, çeşitli biçimlerde örgütlenen bu yapılaşma dünyanın her yerinde egemenlerin zor aygıtı olarak belli dönemlerde sahneye çıkmış ve egemenlerin mevcut politikası çerçevesinde katliam-yağma-talan gerçekleştirmiştir.

Çarlık Rusya’sında Kara Yüzler, İtalya’da Kara Gömlekliler, Latin Amerika’da Kontr-Gerilla hareketleri, ABD’de Siyahi karşıtı-Irkçı paramiliter vb. güçler olarak kendini göstermiştir.

Türkiye’de ise Osmanlıdan bu yana katliam politikalarının en önemli araçlarından biri olarak görülen paramiliter güçler devlet tarafından kullanılagelmiştir.

Bunun somut örnekleri MİT ve sivil faşist çeteler eliyle gerçekleştirilen 6-7 Eylül katliamı, Komünizmle Mücadele Dernekleri 1968 sonrası gelişen toplumsal muhalefet ve sınıf hareketine karşılık örgütlenen paramiliter faşist örgütlenmeler (Ülkü Ocakları vb.), 1980 sonrası T. Kürdistan’ında yükselen toplumsal muhalefetle birlikte Hizbullah gibi yapılar eliyle gerçekleştirilen katliamlar, devletin bu aracı tarihte nerelerde kullandığı konusunda belli bir fikir vermektedir.

1968 öncesi: TC devleti kendisinin dönemsel politikalarının bir gereği olarak; katliamları bu paramiliter güçler tarafından gerçekleştirerek kendi elini ve tarihini  “temiz” tutmak bu katliamların meydana getirdiği öfkenin, kendisine karşı örgütlenmesini engellemeye çalışmaktadır. 1955 yılında dış politikanın bir yansıması olarak Türkiye’de bulunan Rumlara yönelik saldırı “Milli Emniyet Hizmeti” tarafından planlanmış, sivil faşistler eliyle gerçekleştirilmiştir. Bu sayede TC devleti Ordu eliyle gerçekleştirildiği taktirde kendisine karşı gelişebilecek öfkeye engel olmuş, aynı zamanda uluslararası mahkemelerin bürokratik uygulamalarından belli oranda kurtulmuştur.

68 sonrası: TC devleti 68 hareketiyle birlikte yükselen sınıf mücadelesini ve öğrenci hareketlerini bastırmak amacıyla yine paramiliter araçları kullanarak kendisini hedef tahtasından çıkarmayı hedeflemiştir. Ancak sürecin paramiliter güçlerle karşılanamayacağını gördüğünde ise 1971 muhtırasını ilan ederek bizatihi devletin zor aygıtlarını devreye sokmuştur.

12 Eylül öncesi Maraş ve Çorum katliamlarında devletin Alevilere doğrulttuğu silahın tetikçisi olarak görev alan paramiliter güçler “Ülkü Ocakları” oldu. T. Kürdistanı’nda devrimci, demokrat, yurtseverin katledilmesinde yine bu paramiliter güçler devreye sokuldu. Bucak aşireti gibi devletin kendi eliyle silahlandırdığı aşiretler tarafından sokak ortasında infazlar gerçekleşmiş, insanlar patos makinelerine atılarak katledilmiştir.

Devletin 12 Eylül 1980 darbesi öncesi toplumsal yaşamın her alanında devreye soktuğu paramiliter güçler, yükselen devrimci hareket karşısında yetersiz kalırken, bir yandan da devletin kontrol edemeyeceği bir boyuta ulaşmıştır.

Bu süreç yine devletin kendi zor aygıtlarını devreye soktuğu bir askeri darbeye evrilmiştir. Esasta toplumsal harekete yönelik saldırı gerçekleştiren cunta bu süreçte paramiliter güçleri de tasfiye ederek paramiliter güçleri finanse etme sorumluluğundan belli oranda kurtulmuştur. Devletin komünist-devrimci güçlere yönelik askeri-faşist uygulamalarını doruğa çıkardığı süreç devletin paramiliter güçleri “terbiye” etmesi için bir fırsata dönüşmüştür.

90’lı yıllar: 12 Eylül sonrası toplumsal muhalefetin ivme kazandığı sendikal-demokratik kazanımların yeniden ortaya çıktığı, cuntanın yönetimden elini çektiği süreçte bu paramiliter güçlerin yeniden devlet eliyle örgütlenme çalışması başlatılmıştır. Özellikle T.Kürdistan’ında JİTEM tarafından Hizbullah adı altında örgütlenen paramiliter çeteler yurtsever, devrimci, demokrat birçok kişiyi insanlık dışı uygulamalarla katlederken, devlet eliyle gerçekleştirilen birçok katliamın imzacısı olmuştur. Bu dönem yine aşiretler üzerinden örgütlenen paramiliter güçlerin yasal zemin kazandığı “koruculuk sisteminin” hayata geçirildiği bir dönem olmuştur.

2000’li yıllar devletin AB uyum yasaları çerçevesinde paramiliter güçleri tasfiye ettiği bir süreç oldu. Ancak kendi eliyle katliamlar ve yahut dönemsel sokak infazları gerçekleştirdiği sivil faşist pratikler gerçekleşti. Ancak kurumsal olarak paramiliter güçlerin örgütlülüğü belli oranda askıya alındı.

6-7 Ekim eylemleri sürecinde, bu örgütlenmeler Kürt halkının yükselen öfkesine karşı devletin kullandığı bir araç olarak devreye girmiştir. 7 Haziran 2015 sonrası paramiliter güç misyonunu DAİŞ üzerinden karşılayan TC, Suruç ve Ankara katliamlarını bu çeteler eliyle gerçekleştirmiştir. Suriye’de ÖSO ve DAİŞ çetelerini kullanırken DAİŞ’in bölgede ve dünyada teşhir olması sonucunda TC devleti açısından araç olmaktan çıkmasıyla sonuçlanmıştır.

Aynı süreç SADAT ve HÖH adıyla kurulan ve eğitilen paramiliter güçlerin gündeme geldiği bir süreçtir. AKP hükümetinin “öz yönetim isyanları” sonrası ilk gerçekleştirdiği politik hamle bu anlayışın gelişmesi olmuştur ki; 15 Temmuz darbesiyle birlikte devletin bu örgütlenmelere verdiği destek daha açık bir hal almıştır. 15 Temmuz sürecinde AKP eliyle oluşturulan bu paramiliter güçlere yüzbinlerce uzun namlulu silahın dağıtılması buna açık örnek olmaktadır. AKP hükümetinin kimi mafya çevreleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler, belirli kentlerde oluşturduğu kamplar bu çetelerin örgütlendiği alanlar olmuştur.

Bugün AKP tarafından oluşturulmak istenen paramiliter güçler sadece devletin araç olarak kullanmayı hedeflediği yapılardan ziyade kitlesel saldırılar gerçekleştirecek yapılara işaret etmektedir.

Bir çete ve yahut bir gruptan ziyade daha geniş yığınların silahlandığı bir silahlanma haline tekabül etmektedir. Sedat Peker tarafından yapılan çağrı, Süleyman Soylu tarafından yürütülen savaş dili bunu hedeflemektedir. “İmkanı olan arkadaşlarımız mutlaka ruhsatlı silah alsınlar” sözü devletin kontrolünde olan şeyin yargılama gerekçesi olmayacağına inançlarından gelmektedir. Bu çağrı yarın paramiliter güçler eliyle gerçekleştirilecek katliam-yağma ve talana meşruiyet zemini hazırlamayı hedeflemektedir.

TC devletinin Kürt ve Alevilerin yaşam alanlarına yönelik saldırılarda kullanmak için kullanabileceği bu çeteler her alanda teşhir edilmeli, bu güçlerin yapacağı saldırılara karşı çeşitli biçimlerde örgütlenilmelidir.

Tarih boyunca örgütlenen paramiliter çeteler “devletten çok devletçi” ancak devletin kullandığı mendil olmaktan öteye gidememiştir. Örgütlü bir direniş karşısında tarihin çöplüğünden öte bir yere de gidemeyecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu