GüncelMakaleler

Baskın seçimin öngünlerinde 1 Mayıs öncesi tabloya dair…

Yaklaşan 1 Mayıs ve hemen ardından 24 Haziran Seçimleri ile birlikte ısınan politik arena açısından en temel meselelerden birini Kürt Ulusal Hareketi ve HDP oluşturmaktadır. AKP açısından yaşanan krize karşı en güçlü darbeyi vurma potansiyeli taşıdığı oranda gelişen baskılar bugün Kürt ulusunun siyasi iradesinin gasp edildiği, vekillerin tutuklandığı, kayyum atanarak neredeyse tüm belediyelerine el konulduğu bir evreye gelmiştir.

İçinden geçtiğimiz süreç, yükünü en fazla emekçi sınıfların sırtına yüklemekte, egemen faşizmin en kapsamlı saldırıları bu kesime yönelmektedir. AKP’nin ve Erdoğan’ın ehemmiyetle üzerinde durduğu ekonomi, tam bir enkaz hikayesidir. Şaşalı açıklamalarla ilan edilen büyüme rakamlarının “istihdam seferberlikleri” ile örtülmeye çalışılan işsizliğin perdesi aralandığında aslında ortada koskoca bir balonun olduğu görülmektedir. TL değer kaybederken işsizlik günden güne artmakta, esnek ve kuralsız çalışma koşulları egemen sınıflara dikensiz gül bahçesi sunmaktadır.

Neredeyse her seçim öncesinde açıkladığı gibi ekonomik teşvik paketleri ile vergi afları, yer tahsisleri ve patronların maliyetlerinin bir kısmının üstlenilmesi gibi adımlar sömürünün kolaylaştırılması dışında bir işlev kazanmamakta, kredi garantileri ve düşük TL kuru ile gelişen ihracata dayalı bir ekonomik büyüme ile gemi yüzdürülmeye çalışılmaktadır. En son Şeker Fabrikaları örneğinde olduğu gibi devletin havuz kredileri ile gerçekleşen özelleştirmelerle ekonomi zinde tutulmak istenmekte, kriz riski ile kaynak yaratılmaya çalışılmaktadır.

Gelgelelim, AKP’nin özellikle Suriye’de oynadığı rol, cari açık ve dış borçlar, beklenenin üstünde seyreden enflasyon gibi parametreler toplamda ekonomik riskleri arttırmakta, yıkıcı bir krize kapı aralamaktadır. Tüm bu etki ile beraber, işçi sınıfının durumuna bakacak olursak eğer, ekonomik enkazın günden güne kararan sonuçları daha da belirginleşecektir.

DİSK-AR’ın son açıkladığı rakamlara göre işçilerin % 66’sı aylık 2 bin TL’den düşük bir ücretle geçinmekte, % 54’ü ay sonunu zorlukla getirmekte, % 80’i yakını düşük ücretleri ve işsizliği çalışma hayatının en büyük sorunu olarak görmekte ve %87’si sendikasız çalıştırılmaktadır. İşçi sınıfı bugün esnek çalışma ve işsizlik kıskacında, taşeronlaşma ve işçi cinayetleri ile yüz yüzedir. Güvencesiz çalışma koşulları başta kadın işçiler olmak üzere tüm bir sınıfın kaderi haline getirilmekte, gençlik açısından ise artan işsizlik ve geleceksizlik en büyük tehdit olmaktadır. Sadece OHAL altında geçen 2017 yılında 116’sı kadın, 60’ı çocuk olmak üzere en az 2 bin 6 işçi cinayetinin yaşanması dahi çalışma koşullarındaki dönüşümü özetler niteliktedir.

24 Haziran seçimlerine ve onun öngünlerinde 1 Mayıs’a giderken tüm bu tablo ve toplumsal muhalefetin ileri unsurlarının bu tablo ile bağ kurma şekli büyük önem teşkil etmektedir. Sendikaların dahi her birinin başka bir ile kaçtığı ve sınıfın gücünü sokağa dökmekten çekindiği bir dönemde 1 Mayıs, tüm bu taleplerin dillendirildiği ve mücadele arenasına çıktığı bir gün olacaktır.

Ortadoğu’da savaş, Kürtlere ölüm ve bitmeyen OHAL

Süreci temelde belirleyen bir diğer alan ise egemen sınıfların ve onların siyasal temsilcilerinin durumu, AKP-MHP bloğunda simgeleşen faşist kanadın siyasal faaliyetinin aldığı boyutlar ile ilgilidir. Bu 1 Mayıs ve devamında gelen 24 Haziran Seçimleri’ne kadar olan dönemi belirleyen atmosfer, tam da bu koşullar içerisinde pratik alanı açacak, politik mücadeleye zemin sunacaktır.

Süreç AKP ve Erdoğan açısından bir yol ağzı anlamına gelmekte ya daha fazla kurumsallaşma ve çatlaklardan arınma ya da gerileme ve parçalanma döneminin başlangıcı olma anlamı taşımaktadır. Yaklaşan 1 Mayıs ile 24 Haziran seçimlerine uzanacak süreç, bu anlamda da özellikle toplumsal muhalefetin ileri unsurlarına, devrimci-demokrat güçlere ciddi görevler yüklemektedir.

Bu anlamda egemen sınıfların ciddi sarsıntılar geçirdiği bir sır değildir. AKP ve Erdoğan en aleni şekliyle dört taraftan ayrı çamura bulanmıştır. Normal koşullarda 2019’da gerçekleştirilmesi planlanan seçimlerin erken/baskın şekle büründürülmesinin temeli buradadır. En büyük bataklığı ise Kürt düşmanlığıdır. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlerin kazanılmış haklarını kendisine tehdit gören Erdoğan’ın cihatçı çetelere açık destek ile başlayan Suriye politikası Efrin işgaline kadar uzanan bir hatta süren yalpalamalara, emperyalist efendilerle kurduğu tarihsel ilişkilerde kırılmalara şahitlik etmektedir.

Diğer yandan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “belki 3 ayı da doldurmaz” denerek devreye sokulan OHAL rejimi, 20. ayını devirmektedir. En azından yasal çerçeveyi kullanan faşist TC rejimi açısından; onu bile devre dışı bırakan OHAL’in bugün Kürdistan kentlerindeki yıkımlardan üniversite öğrencilerinin tutuklanmasına kadar çok geniş bir yelpazede işlevselleşmesi dahi çelişkilerin egemenler açısından ülkenin normal koşullarda yönetilemeyeceğinin ve AKP açısından sistemin ne denli çatırdadığının göstergesi olmaktadır. Bu iddiayı destekler en temel örneklerden birisi de, AKP’nin müttefikleri ve karşıtları ile ilgili skalanın genişlemesinden okunmaktadır. Bugün ülke tarihinin önemli bir kesiminde egemen olan sağ kliğin siyasal temsilcisi partiler dahi AKP’ye muhalefet etme yarışına girmektedir. Cumhur İttifakı adıyla zuhur eden faşist ittifakın karşısında, meclisin en büyük muhalefet partisi olan CHP’nin İYİ Parti ile yakınlaşması, Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun her gün bir haberde Erdoğan’a çatması, kendi ideolojik saflarında bir kırılmanın da ötesinde egemen sınıfların AKP’ye yönelik güvensizlik taşıdığına delalettir.

Yaklaşan 1 Mayıs ve hemen ardından 24 Haziran Seçimleri ile birlikte ısınan politik arena açısından en temel meselelerden birini Kürt Ulusal Hareketi ve HDP oluşturmaktadır. AKP açısından yaşanan krize karşı en güçlü darbeyi vurma potansiyeli taşıdığı oranda gelişen baskılar bugün Kürt ulusunun siyasi iradesinin gasp edildiği, vekillerin tutuklandığı, kayyum atanarak neredeyse tüm belediyelerine el konulduğu bir evreye gelmiştir. Eşgenel başkanlar dahil yaşanan kitlesel tutuklamalar, Kürtlerin diline, kültürüne yönelik saldırılar ve başka bir ülkede işgalciliğe kadar uzanan Kürt düşmanlığı, yaklaşan süreçte temel politik gündemlerden birisi olmaya devam edecektir.

Süreç AKP ve Erdoğan açısından bir yol ağzı anlamına gelmekte ya daha fazla kurumsallaşma ve çatlaklardan arınma ya da gerileme ve parçalanma döneminin başlangıcı olma anlamı taşımaktadır. Yaklaşan 1 Mayıs ile 24 Haziran seçimlerine uzanacak süreç, bu anlamda da özellikle toplumsal muhalefetin ileri unsurlarına, devrimci-demokrat güçlere ciddi görevler yüklemektedir.

Bu 1 Mayıs’a hazırlanırken, birleşik-kitlesel mücadele hattında, kitlelerin hoşnutsuzluklarını siyasal taleplere dönüştürmek aciliyetli görevlerin başında gelmektedir. Bu temelde taktik esneklik ve ittifak politikası temel öneme haizdir. Unutulmamalıdır ki, barikatın kurulabildiği nokta mücadele zemini olabilecektir. Bu da en geniş kitlelerle mümkündür ve süreç ideolojik sabitelere değil, sürece yönelik esnek politikalara ihtiyaç duymaktadır.

Toparlarsak eğer, birçok alanda miting yasaklarından slogan yasaklarına kadar hayata geçen tüm saldırılar, 1 Mayıs’ın 24 Haziran’a açılan kapı olduğunu, kitle muhalefetinin AKP’nin köküne döşenen dinamit olduğunu göstermektedir. Egemenlerin tüm eşitsiz koşullarına, baskı ve saldırılarına, hile ve manüplasyonlarına rağmen zaferi kesin değildir. Ve hatta denebilir ki, süreç AKP açısından hiç olmadığı kadar kırılgan ve güvensiz seyretmektedir. Son seçimlerde Hayır ittifakının başarısı, gelinen aşamada tekrarlanmaya çok daha fazla zemin sunmaktadır. Kitle muhalefeti o gün olduğundan çok daha hoşnutsuz, toplumsal çelişkiler o gün olduğundan çok daha derin ve ekonomik-sosyal yapı o gün olduğundan çok daha kırılgandır.

Tam da bu nedenle yaklaşan süreç, AKP ve Erdoğan’ın korkularını süslemekte, uykularını kaçırmaktadır. Seçim tarihinin öne çekilmesi tam da bu nedenledir. Yaklaşan 1 Mayıs, tüm bu döneme en iyi koç başı vuruşlarını yapmalı, balyozu indirmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu