GüncelManşet

Dün dardaydı birileri; Can “Dün” “Dar”

Dünyanın en fazla gündeminin değiştiği bir ülke olmak bazen bazı şeyleri gözden kaçırmamıza sebep olabiliyor. Öyle ki bu coğrafyanın bir kısmında devlet halka savaş açmış; dünyanın “süper güçlerinden” birine kafa tutmuş; sınırlar çetecilere açılmış; devletin DAİŞ çetesiyle olan malum ilişkisi ilan edilmiş ve ilan edenler malum sonla karşılaşmış. Aslında bu cümle şu anki koşullarda sonsuza kadar uzatılabilinir.

Tabi ki baskının olduğu yerde direniş olacaktır ve bugün yaşananlar da bunun en somut örneğidir. Devrimciler, yurtseverler bu direnişi geçmişten bugüne dek sürdürmüştür ve sürdürüyor. Fakat gözlerden kaçan ve ciddi bir şekilde algı yanılması yaratan durumlar da var. Bu yanılgıyı bilerek yaratmaya çalışanları bir kenara bırakırsak eğer samimi olanlarla bu konuyu deşmekte yarar var.

AKP’ye karşı olmak demek onun her karşısına çıkanın yanında olmak demek değildir. “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” mantığı yanılgının başlangıç noktasıdır. Nasıl ki son güncel gelişmelerden kaynaklı “Putinci” olmak büyük bir yanlışsa aynı şekilde Cumhuriyetçi olmak veya Can Dündar olmak o kadar yanlış. Şu çok iyi bilinmelidir ki AKP’ kliğine karşı savaş açan Kemalist klik hiçbir zaman ezilen işçi sınıfının, Kürt halkının, kadınların, LGBTİ’lerin yanında olmamıştır. Siz bakmayın Zaman ve Cumhuriyet gibi gazetelerin son dönemlerde “basın özgürlüğü” naraları atmalarına. Onlar işin ucu kendilerine dokunduğunda herkesten çok solcu olacak kadar ikiyüzlüler. Salt AKP karşıtı olmaları ( ki bu karşıtlık tamamen iktidar dalaşı)  onlarla aynı safta olduğumuz anlamına gelmez/ gelmemeli. AKP öncesi Cumhuriyet gazetesinin bu ülke devrimcileri ve yurtseverleri için attığı manşetleri de iyi biliriz biz, Zaman gazetesinin cemaat kavgası öncesi tutumunu da.

Bu ülkede yıllardır gerçek anlamda muhalif basına baskı ve şiddet var. Can Dündar’la başlayan bir süreç değil bu. Can Dündar, TC’nin DAİŞ ile olan ilişkisini ortaya dökerek kesinlikle “iyi” bir şey yapmıştır. Zaten belli bir kesimin gözünde teşhir olan TC’yi geniş kamuoyuna teşhir etmiştir ve bugün bunun bedelini tutuklanarak ödemiştir. Burada dikkate alınması ve tartışılması gereken konu devletin en ufak bir muhalefete karşı koyduğu tutumdur. Yıllardır beraber yürüdüğü zihniyet dahi olsa işler ters gittiğinde devreye girer devletin bilindik yüzü.

Bazı insanlar bazı durumlarda “solcu” takılmak zorunda kalırlar. İktidar kendilerinden olmadığında ( ki Kemalistlerin genel taktiği) hemen solcu maskesiyle karşımıza çıkarlar. Mazlumu oynarlar. Eğer hafızanız biraz kuvvetli ise Kemalistlerin altın çağını biraz düşünün derim. Bunların bu yüzünü biliyoruz zaten de bizim “sitemimiz” muhalif çevrelerde olup da AKP’ye her kafa tutanı “solcu” zannedenlere.

Son olarak bizler iki kirli zihniyet arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Onca devrimci gazeteci zindanlarda işkencelere maruz kalıyorken ağzını bile açmayanlar bugün bize basın özgürlüğünden bahsedemezler. Onların özgürlüğü kendi “rahatlık” anlayışları ile sınırlı ki bu sınır ezilenler açısından devede kulak. Ve o kulağın bizim tarihsel gerçekliğimizde yeri yok.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu