GüncelKültür&Sanat

SÖYLEŞİ Dizisi (1) | Akkaya: “Devlet, yalnızca müzisyenleri değil toplumun birçok kesimini mağdur etti”

Son süreçte müzisyenlerin yaşadıklarını dair başlattığımız söyleşilerin ilkini İlkay Akkaya yaptı. Akkaya müzisyenlerin esas olarak örgütsüzlüğünün bu durumlarda daha da görünür olduğunu vurguladı.

AKP ‘den önce var olan ve AKP ile birlikte daha da kendini gösteren sanata ve sanatçıya düşmanlık, pandemi sürecinde iyice açığa çıktı. Özelikle devrimci, muhalif sanata ve sanatçıya yönelik saldırılar pandemi “önlemleri” adı altında daha da hız kazandı.

Bir yandan AKP tıka basa dolu salonlarda ‘lebalep’ kongreler yaparken, diğer yanda “halkın sağlığı” adı altında sahneler kapatılıyor ve mekanlara saat sınırlaması getiriliyor.

Bizler de Özgür Gelecek gazetesi olarak muhalif müzik emekçileriyle yapacağımız söyleşi dizisinin ilkini İlkay Akkaya ile gerçekleştirdik.

Farklı “ses ve yorumlar” ile röportaj dizimiz devam edecek diyelim ve sizleri İlkay Akkaya ile başbaşa bırakalım.

Türkiye ‘de pandemi öncesi de sanatçıların yaşadıkları bir dolu sorun vardı. Özellikle muhalif sanatçılara yönelik baskılar /yasaklar hep vardı.

Pandemi süreci bu durumu daha da ağırlaştırdı. Siz Türkiye’ de yaşayan muhalif bir sanatçı olarak pandemi “öncesi” ve “sonrasını” nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemi öncesi daha çok sinsi bir engelleme ve ele geçirilmiş basın yayın organlarını farklı seslere kapatarak görünmez kılma çabası vardı. Ancak yine de bir çok mekanda ve etkinlikte dinleyicimizle buluşarak bunun karşısında durabiliyorduk.

Ancak salgın günlerine geldiğimizde en izole meslek gruplarından biri olduk. İşimizin doğası gereği kalabalıklarla bir aradayız ve üretim arzusu da bundan besleniyor bir yanıyla. Salgın ülkemizde henüz başlarken, daha yasaklamalar başlamamışken ben kendi kararımla iptal etmiştim konserlerimizi. Çünkü dinleyicilerimizin sağlığını tehlikeye atamazdık. Ancak yasaklamalar başlayınca ortaya çıkan çifte standarttan da anladık ki, konu halk sağlığı değil.

Üretimin hiç durmadığı işkollarında milyonlar kelle koltukta çalıştı. Hasta ve ölüm sayıları halktan gizlendi. Kongreler aracılığı ile salgına yeni bir atak yaptırıldı ve daha birçok olumsuzluk yaşandı ama sahneler hep kapalı kaldı. Süreç müzisyenlerin haklar temelinde örgütlü olmayışının da etkisiyle çok ağır yaşandı, yaşanıyor.

Türkiye ‘de özellikle pandemi sürecinde intiharların sayısı oldukça arttı. Müzisyen insanların intiharları ise toplumda büyük yankı uyandırdı.

Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?   Dayanışma yada farklı etkinlikler ile sürece toplumun duyarlı insanları müdahale etmeye çalıştı ama devletin bu meseleye “yaklaşımını” nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bazı arkadaşlarımız intihar etti maalesef. Ancak sıkça söylendiği gibi 103 kişi değil. Bir kişinin yanlış telaffuzuyla böyle yayıldı olay. Bir kişinin bile umutsuzluğa kapılıp hayatından vazgeçmesi çok yakıcı bir olay. Temelde sendikal örgütsüzlüğümüz var bence, herkes kendi başına direnmeye çalıştı yaşadığı zorluklara.

Devletse, bir yıl boyunca görmezden geldi sektörü ve nihayet yardım süsü verilmiş bir iaşe dağıttı belli koşullarda. Ancak sektör yalnızca müzik eseri sahipleri ve yorumculardan oluşmuyor. Sahne emekçilerinin meslek tanımı çok geniş. Bu yönüyle yardım çok dar bir alanda kaldı.” Evde kal” dediği insana, geçimini temin garantisi vermesi gereken devlet, yalnızca müzisyenleri değil toplumun birçok kesimini mağdur etti.

Saat gece 12’den sonra müzik yasağı sizin için ne anlama geliyor?

İlkay Akkaya: Böyle bir saçmalık olamaz. Virüs, vardiyalı çalışan bir organizma değil. Bu durumun, “rahatsızlık” üzerinden anlatılması da ayrı bir skandal. Bu alanda çalışan mekanlar, ruhsatlı, çerçevesi yasalarla belirlenmiş kurallara göre davranan ve belirlenen desibele göre volüm ayarlayan mekanlar. Daha çok, yine toplumu kutuplaştırarak toplum mühendisliği yapma hevesi.

Önümüzde ki dönem sanatsal anlamda yeni bir çalışmanız yada içerisinde bulunduğunuz bir projeniz var mı?

Gazapizm’le birlikte bir şarkı yapacağız. Ülke öyle bir süreçten geçiyor ki, geleceğe dair plan yapma konusunda pek hevesimiz kaldığı söylenemez.

Öncelikle Özür Gelecek gazetesi adına bize vermiş olduğunuz röportajdan kaynaklı size teşekkür ederiz.  Okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Geleneksel vedamı yapayım yine: Yitirme sakın cesaretini/Güneşin olsun gönlünde/Ve her şey iyi olacak.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu