Güncel

SÖYLEŞİ | “Korku İklimi Yaratmak İstiyorlar!”

Gezi Davasında AKP-MHP iktidarının verdiği yüksek cezaları gezi İsyanı'nın yıldönümü yaklaşırken Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Sekreteri Üyesi Tores Dinçöz ile konuştuk.

AKP-MHP iktidarının doğaya, toprağa, yaşam alanlarımıza dönük rant politikaları artarak devam ederken, Taksim Gezi Parkı’nın Topçu Kışlası yapılması projesine karşı mücadele eden,

Taksim Gezi Dayanışması içerisinde yer alan hak savunucularına Gezi Davası’nda yüksek cezalar verildi.

Bu gelişmeleri ve TMMOB önlerinde başlayan nöbet eylemlerini Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Sekreteri Üyesi Tores Dinçöz ile konuştuk.

Türkiye’deki politik atmosferini kısaca değerlendirebilir misiniz? Ayrıca Gezi Davası’nda yüksek cezalar verildi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

– İlk önce şöyle bir soru sormak lazım; Türkiye’deki politik atmosfer gerçekten öyle bir politikanın üzerine mi oturuyor yoksa tek kişi üzerine mi oturuyor. Bunu bir değerlendirmek lazım. Çünkü politika dediğimiz şey bütün kurumlarla yapılan iştir. Orada yasama-yürütme-yargı bağımsızdır. Ama görüyoruz ki bunların hepsi tek elde toplanılmaya çalışılıyor. Bunun çalışmaları devam ediyor. Her ne kadar “yasada yönetmelikler var” desek de bunların işlemediğini görüyoruz.

Sonuç olarak Gezi Davası’nın bu biçimiyle sonuçlanmış olması da bunu gösteriyor. Daha önce de iki defa, biliyorsunuz, bu dava beraat etmişti. Aynı suçtan sözde yeni değerlendirmeyle üçüncü defa yargılama devam etti. Çarşı davası da birleştirildi. Burada yeni olan Çarşı davasının birleştirilme süreciydi. Halbuki bu dosya düştü, Çarşı da bu kapsamda beraat etti. Kaldı ki 3 hakimden 2 tanesi ceza verirken, 1 hakim herhangi bir cezaya yer olmadığını, çünkü delil olmadığını söyledi. Böylesine bir yargı süreci, böylesine bir politik atmosferden bahsediyoruz. Siyaset yargıyı maalesef etkiliyor ama bu biçimde ama şu biçimde.

Sonuç olarak “kaçma şüphesi”yle bu arkadaşlarımız tutuklandı. İstinaf ve Yargıtay süreçleri de tutuklu olarak devam edecek görünüyor. Buna rağmen yine itirazlarımızı yürütüyoruz. Kaldı ki kaçacak gözüyle bakılan arkadaşlarımız defalarca yurtdışına çıkış yapıp, dönüş yaptı.

Hatta Çiğdem arkadaş son duruşmanın bir hafta öncesinden yurt içine giriş yaptı. Nereden bakarsanız bir tutarsızlık var. Böyle bir takım değerlendirmeler yapıyorsunuz ama bu yaptığınız değerlendirmelerin ne kadarı bir sistematik içerisine oturuyor.

Bundan önceki süreç, bundan sonraki süreç derseniz hepsi tamamen düzmece bir takım değerlendirmeler üzerine şekilleniyor. Söylenen hiçbir şeyin doğru olmadığı bir ortamdayız. Başka bir ülkede var mıdır mesela aynı suçtan 3 defa yargılanan merak ediyorum. Varsa böyle bir durum, buna hukuk denir mi?

 

“O zaman düşünceleri silin!”

– Ortada büyük bir hukuksuzluk var. Bunun nedeni nedir sizce? İktidar bu cezaları vererek, Gezi’den intikam mı almak istiyor?

– Bir ülkenin iktidarı kendi yurttaşlarına böylesine bir değerlendirmeden dolayı bence teşekkür etmeli, değil intikam almak değil. Yani demeli ki evet, bu ülkenin alanına, meydanına ilişkin yanlış bir politika var. Örneğini gördük. Atatürk Havaalanı ile ilgili hemen bir karar verildi, betonlar döküldü. Şimdi betonlar kırılıyor. Ne olacağı belli değil. Böyle bir süreç olmaz. Planlama deseniz o yok, öngörü deseniz o yok. Kısa dönemli ne yapacağını bilmeyen, nasıl bir sonuç da çıkacağını bilmeyen bir yapıyla karşı karşıyayız.

Böyle bir değerlendirme yaparken 36 yıllık bir mimar olarak zorluk çekiyorum. Ağaçları korumak, kültürel varlıkları korumak başka nerelerde suç olabilir, hangi ülkelerde olabilir? Hukukun, yasanın olduğu bir yerde bu saydıklarımın hangisi suç olabilir ve bunları yapanlar için nasıl bir değerlendirme yapılır? Yani ben intikam değerlendirmesine katılmak istemiyorum eğer böyle bir değerlendirme var ise gerçekten çok vahim. Düşünsenize düşüncenizi artık söyleyemeyeceksiniz, “o zaman düşünceleri silin!”. Düşünceler suç olmaya başladıysa, durumumuz vahim.

– Bu bir korkunun ifadesi olabilir mi sizce?

– Zorlamanın, sıkmanın bir tek nedeni olabilir, o da oluşacak atmosferden korkmaktır. Çok sesliliğe tahammül edememek bir korkudur. Başka da bir şeyin üzerine oturmuyor. Ne demokrasinin üzerine oturuyor ne de bildiğim hiçbir siyasi rejimin üzerine oturmuyor bu karar.

Korku iklimini sürekli olarak egemen kılınmak isteniyor. Ama öyle değil! İnsanlar ekonomik kriz içerisinde çalkalanırken, yaşam alanlarına müdahale edilirken bir yere kadar korkutursunuz, korkarlar. Ama ülkenin çok ciddi problemleri var, getirip buraya da sıkıştırmak doğru değil. Bu ciddi problemleri korkutarak çözemezsiniz, korkutma bir yere kadar.

Gezi suçsa milyonlarca insan Gezi’deydi. Sonuçta bu ülkenin doğasını, tarihi kültürel varlıklarını korumak suçsa, biz zaten meslek odaları olarak, meslektaşlar olarak bu suçu işlemeye devam edeceğiz.

Bizim görevimiz meslek, meslektaş ve kamu yararına çalışmalar yürütmek. Kamu yararına düşünemezseniz, bu kapsamda çalışma yürütmezseniz siz zaten mimar da olamazsınız. Tüm bunları düşündüğümüzde kamu yararına değerlendirmeler yaptığımızda, bunlar suç oluyorsa biz bunu suçu işliyoruz.

“Arkadaşlarımızın yaptığı suç değil!”

– Nöbetlerde 25. gününüz. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere çeşitli yerlerde devam ediyor. Bu süreç nasıl gidiyor?

– Çeşitli meslek odaları başta Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları olarak İstanbul, Ankara ve İzmir’de kesintisiz olarak devam ederken, diğer illerde Balıkesir, Adana, Denizli, Antalya vb. bütün illerde, örgütlü olduğumuz her yerde üyelerimiz bu konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunuyorlar. Hepsinin de Gezi süreciyle bir anısı var. Arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını, suçsuzluklarının kabul edilmesini istiyoruz, bu suç değil.

Suç işleyecek hiçbir arkadaşımız yok içlerinde. Mücella Yapıcı bizim yıllardır, oda içerisindeki çalışmalarımızın efsanesidir. Avukat arkadaşımız Can Atalay, buradaki davalar içerisindeki, hak mücadelesinde sürekli içimizde olmuş, artık sadece avukat değil bir mimar gibi de düşünen arkadaşımız, kardeşimizdir. Diğerleri planlama konusunda yıllarca şehir plancıları, İstanbul Büyük Kent Şubesi yöneticiliği yapmış arkadaşlarımız.

Arkadaşlarımızın yaptığı çalışmanın zerre kadar suç olması mümkün mü? Biri kente, doğaya, insana karşı yapılan suçlarda göğsünü siper etmiş; birisi çevre, dayanışmalar denilince ilk akla gelen. Haydarpaşa’nın bugün gar olarak işlevine devam ediyor olmasında bile, her aşamasında imzası olan; Taksim Meydanı tarumar edilmeden hala bu şekilde ise büyük emeği olan Mücella Yapıcı mesela. Planlama konusunda bu bilimsel değerlendirme ve kriterleri ülke genelinde yayılması için uğraşan arkadaşlarımızın yaptıklarının suç olduğu düşünülemez.

– Nöbetler nasıl bir etki yaratıyor?

– Toplumun her kesiminden genel bir kabul gördüğünü düşünüyorum. Üyelerimizin her birinden ayrı ayrı telefonlar alıyoruz bu değerlendirmeler için, çoğu illerimiz de bu etkinliğe başlıyor. Bu tepki arkadaşlarımızın salıverilmesine dek de büyüyerek devam edecek diye düşünüyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu